Nerdeler – Hacı İbrahim Sağır

img_20160503_115835

Höyük’ten aşınca akşam güneşi,
Kevenle tutuşur ocak ateşi,
Gilamada, tezek saçmanın başı,
Küllüğe atılan küller nerdeler.

Sabahtan yakılır örtmede tandır,
Çölmaşı vururlur öğle yakındır,
Yufkayı banakla, tepsiye bandır,
“Ağa buyur” diyen, döller nerdeler.

Devamını oku

İbrahim Sağır

sairibrahim

ŞAİR Mİ BELLEDİN KENDİNİ İBRAHİM SAĞIR?

Dinlediğin türkünün sözlerinde gezersin,
Acı mı söyler keder mi gönlünde sezersin,
Dilinden döküleni yüreğine yazarsın,
Şair mi belledin kendini İbrahim Sağır?

Bağlaman yoktur ama ozan gibi çalarsın,
Gördüğün haksızlığa göz kapalı dalarsın,
Bir yaş ile boşalır bir selamla dolarsın,
Ozan mı belledin kendini İbrahim Sağır?

Devamını oku

Mimzerre – Seyfi Karaca

Seyfi Karaca

seyfikaraca

SEYFİ KARACA

Memleketi söz konusu olunca,
Sanırsın ki; deli Seyfi Karaca.
Zalim zalimliğin yaparken bunca,
Mazlumların dili Seyfi Karaca.

Kötü bir kelime duymadım ağzından,
Birlik ve beraberlik akar sözünden,
Mert, budağı esirgemez gözünden,
Doğruluğun beli Seyfi Karaca.

Köy deyip dilinden döker balları,
Eskide nasılmış köyün halleri,
Kucaklar dikeni kuru dalları,
Menteşe’nin gülü Seyfi Karaca.

Bıkmaz usanmaz fikrini yazmaktan,
Gönül yolunda yoldaşca gezmekten,
Damıtılmış sözlerini süzmekten,
Poyrazların yeli Seyfi Karaca.

İki hece yazsam, yorum ekledi,
Yenisini hep dört gözle bekledi,
Sessiz kaldığımda yazdı, yokladı,
Uzanan dost eli Seyfi Karaca.

Hacı İbrahim SAĞIR

Nostalji Kutusu 6

Ahmet Çavuş’un Oğlu Hidayet Sazak

Kadir Acı – Felahiye Şiiri

kadiraci1

Dayamış sırtını Safrantı’ya bak
Bu diyarın adı Felâhiye’dir
Özenip bezenerek yaratmış Hak
Bu diyarın adı Felâhiye’dir

Bir sevda ataşı kor olmuş ise
Bindiğin küheylan dor olmuş ise
Bodur meşelikler gür olmuş ise
Bu diyarın adı Felâhiye’dir.

İlkbahar mevsimi açınca çiçek
Üstünde gezinir bin türlü böcek
Tarlalar yemyeşil, olunca göcek
Bu diyarın adı Felâhiye’dir.

Devamını oku

Fıkra gibi (Köyümüzden anı)

Babam anlatmıştı rahmetli …

Bir gün bizim köyden bilge hocalardan birinin yanına varan bir hanım;
– Hocam şu benim oğlan pek haylaz, dur durak bilmez. Şunu korkutta biraz uslu dursun n’olur.

Hoca:
– Tamam olur kızım.

Hoca çocuğa bir tokat vurur ve çocuk bas bas bağırmakta ve debelenmektedir.

Hanım:
– Ne yaptınız hocam ben size dövün mü dedim

Hoca:
– Bire hanım ben it miyim? Kurt muyum? Çocuğu başka nasıl korkutayım?

Açlıkla savaş (Köyümüzden anı)

Açlıkla savaş …

Çarık dedi de bir abim aklıma geldi. Büyüklerimden dinlemiştim. Bizim köyde seferberliğe katılan pek çok olmuştur. Yine yıllarca savaşmış ve iki defa esir düşmüş biri köye dönünce şöyle anlatmış.
– İngilize esir düştük ekmeğimizi aşımızı verdilerde, araplara esir düştük, ayağımızdaki çarıkları çıkarttırdılar, ıslatıpta yersiniz diye.

Yine bir gün seferberlik hali. Ölü bir at bulmuşlar. Bizim köylüye çavınından (erkeklik organı) bir parça düşmüş.

Bizim ecdadımız sadece kefere ile değil açlık ile de savaşmış.
Ve yenmiş şükür.

Ama bizde ne geçmişe saygı var şimdi,
Ne de elimizdeki nimete şükür.

​ ​​DİLİM DÖNDÜĞÜNCE BİZİM KOLÜCE

​ ​Mıstiyemmi:
– Aşşadan yogarı doru bir gamaz yuseldi ki; bizim örtmiye zorattım gendimi.

Memetali:
– Niye gamaz norür ki adama, mıstiyemmi?

Mıstiyemmi:
– Norecek yiğen adamın gözünu gulanı bunnunu doldurur. Baban nirelerde göremiyom gaç gundür?

Memetali:
– Şeere gitti togdura gorünecamiş. Döşü arıyomuşda.

Mıstiyemmi:
– Geşmiş ossun. Gelinci haber it olur mu?

Uzaklardan bir ses duyulur. Bu Hatice Bacı’nın sesidir.
– Laaa Memetali niriye gayboldun gine çeralasıca.

Memetali:
– Geliyom anaaaa. Mıstiyemmiynen laflıyodum. Ne istiyon ana?

Haçcabacı:
– Oolum ben saa dimiyom mu gozümün oğünden ayrılma diyi? Gorpe geleli bi hayli oldu. Hadi bagbayım bizim guzular tamam mı? Yadırgıları ayırt it havlunun gapsalığınıda gapa. Biraz sona davar gelinci guzuya garışmasın. Hadi guş gibi git gel. Yosam baban şeerden gelinci hisabı ona virin.

Memetali:
– Tamam ana sen merag itme, ben hemen gider gelirim.

Haçcabacı:
– Ha gelirken Gelinbacına da ura, bir tas pancar turşusu getir. Ölen pilavınan yirik.

Hasanüsüyün:
– Memetali niriye böle? Gel guylu guylu oynıyak?

Memetali:
– Şinci bizim agıra gidiyom. Guzuları dıgacam içeri. Dönüşte oynasak.

Hasanüsüyün:
– Hadi memetali azcıg oynıyak gine giden.

Memetali:
– Eh öyle ossun. Çeerden çog mu?

Hasanüsüyün:
– He ya hemide datlı çeerdek bilem var.

Başlamışlar iki kafadar kayısı çekirdekleriyle oynamaya. Bir Hasan Hüseyin kazanıyormuş bir Mehmet Ali derken öğle ezanını duymuşlar.

Memetali:
– Anaaa ben guzuları unuddum.

Koşarak ahırın avlusuna varmış ama ne görsün koyun kuzuya karışmış. Kuzu koyun emişmiş. Güç bela koyunları dışarı çıkarmayı başarmış. Ve avlunun kapısını kapatıp evin yolunu tutmuş.

Haçcabacı:
– Nuurdün olum nirde galdın, gelmek bilmedin.

Memetali:
– Gapsalığı gapadıkdan sona Hasanüsüyününen guylu guylu oynadıydık da anaa.

Haçcabacı:
– Hanı turşu getirecadin Gelinbacından?

Memetali:
– Bitmiş ana galmamış.

Mehmet Ali ve Hatice Bacı bir büküm yufka ile pilavlarını yemişler. Turşu yerine soğan ve ayranla idare etmişler. Hatice Bacı hemen sofrayı toplamış bulaşığı da sonraya saklamış ve demiş ki:

– Olum ben davarı samıya gidiyom. Sen evin etirafından sagın ayrılma emi. Bizim cücükleri garaguş gapmasın.

Memetali:
-Sen merag itme anaa ben bizim gapıda oynarım.

Hatice Bacı elinde bir helke ve bir de sitil ile aşağıya doğru gitmiş. Çok geçmeden ….

– Memetaliiiiii Seni çeralasıca seni. Dimek gine guzuyu emişdirdin bir sitil bile süt çıgmadı. Sen elime geçen ….. Memetaliiiii.

Mehmet Ali köyün altını boylamıştı bile.

İbrahim Sağır
29 Ocak 2013

Seyfi Karaca – Sıla Seyrinde (Pilav Şenliğimizden)