Geçmişte Köyümüz Köylümüz

Köyde günlük yaşam olabildiğince kendi topraklarından ve yerleşik hayattan sağlanırdı. Bu yerleşik hayat düzeni bakir bir doğanın hırçın yaşam koşullarının üstesinden gelinerek başbaşa ve hiç birşeye ve kimseye bağlı olmadan kendi özgür dinamiği içerisinde kurulur ve kurgulanırdı. Hernekadar güncesinin çoğu bölümleri acıyla yoğruluyorduysada böylesi el değmemiş kendi kendini yidip güdüleyen yaşam tarzı asla bir başkası ile vazgeçilip kolay kolay vazgeçilesi değlidi. Ve bu yetkinlik ve yeterlilik öylesine halinden memnuncaydıki kız alıp vermelerde bile dokusu kendine tıpatıp çevre köylerden bindebir olmuştur.

Bellenip budanıp çapalanıp gübrelenip sulanıp hertürlü bakımı yapılan bağlardan yazlık üzüm, pekmez, şıra, biber, patlıcan, domates gibi yiyecekleri temin edilirdi. Güz bitiminde bütün bunlardan damlara serilen çulların üzerinde kurutularak kakları yapılır, kilerlere depolanarak kışlık olarak tüketilirdi.

Ağıllarda besledikleri her cins hayvanlarından etinden sütünden( yoğurt, peynir, çökelek, güzyoğurdu, kaymak, ayran, Sızgıt, kurutulmuş et, yağ), kıl, yün ve yapağından (Kopümeler, dallamalar, kepenekler, papaklar, örme kazak, çorap, yünlü donlar, sallar, eldivenler, yorgan yastık yataklar, kilimler, çullar, yer sergileri, örtüleri) yapılır ve yararlanılırdı.

Nadas ile ekim biçim yaptıkları tarımdan, arpa, buğday, darı, yulaf, fiğ, çedene, hespir, soğan, sarımsak, fasulye, mercimek, nohut vs. eker ve biçerlerdi. Bu işleri büyükbaş hayvanların yardımı ile ve kendi aralaraında ırgatçılıkla imeceleşerek yaparlardı. Ekip biçtiklerinde hem kendilerine ekmeklik buğday ve darı, bulgur, cuurcük, tarhana, gavurgalık, hediklik hemde hayvanlarına arpa, yulaf, fiğ, sap-saman ihtiyaçlarını temin ederlerdi. Bu hayat yarzı baharın ilk cemresiyle başlar güzün kırağı düşüren günleriyle son bulurdu. Kışın soğuk günlerinde dağlardan söktükleri kevenden çalıdan çilpiden ve bağ bozumunda edindikleri kurumuş bağ gilamadalarından, kesip hazırladıkları kuru söğüt – kavak dallarından, hazırladıkları kerme ve tezekle ısınıp birbirleri ile hal ve haldeş olurlardı.

Düğünleri üçgün üç gece sürerdi. Okuyucunun (genellikle Sitti bu işi yapardı) birkaç gün öncesinden “Filancanın düğünü var buyrun” davetine “Acer ve Gıcırlar” giyinilip icap edilir, halaylar çekilir, defler çalınır, oynanır gülünür, işin gereği yerine getirilir, yenge olunulur, köy baştan başa yürünür, mezar ziyaretlei yapılır ve en son gelinin başı üstünden içi para, kurabiye, lokum, şeker, iğde, kayısı ve ne ararsan var çömleği gelin geldiği evin kapısında yere atılıp misafirlere hediye sunduktan sonra son bulurdu.

Askere ve hacıya gidenler topluca ziyaret edilir, helallaşılır ve sağlık selamet dilenir, dönüşlerinde ise yine topluca karşılanırdı. Ölen kişi topluca defnedilir, kırkı görülür, yası ve matemi neredeyse köy halkınca toplu halde tutulurdu. Doğdulara sevinçse yine kollektifti. Hediyeleşilir, kırkı çıkamadan eşik yüzüne çıkarılmazdı.

Bayram günlerine çok günler öncesinden hazırlanır, arefe suyu ile yunulup yıkanılırdı. Ya Delahmet emminin tükanından ya Boğazlıyan pazarından veya bindebir gidildiğinde ordan alınmış olan ketenden veya pazen kumaşından seçilip biçilip Tirzi Duduya diktirilerek kenara konmuş “iyce”ler giyinip kuşanılırdı. Özellikle çocukların sabaha kadar gözüne uyku girmediği bir hasletle eğer kurbansa kesimden ocaklarda kavrulmasına bütün gelişim bir ve beraber yaşanırdı. Ramazansa böreklerin bini bir yerdedir. Odalara gidilir, eller öpülür, bağırlara basılır kapıların önü insan sıcaklığıyla dolar ve taşardı.

Acerlerin odası, Çopurun Odası, Alidayının Odası, Gubatların Odası, Gerimerlerin Odası, Şıhhocaların Odası, Kelgadirin Odası, Cemalın Odası, Gıdılahmetin odası, Şabanın Odası, Yusufların Odası, Gabasanların Odası, Hallemminin Odası, Ahmet Çavusun Odası ilk akla gelen, hatırısayılır ve kapısından insan eksik olmayan odalarımızdı.

Köyde yukarı mahlenin bir, Orta mahlenin bir, Aşağı mahlenin bir toplam üç sürü davarı (koyun ve keçi) birlikte yayılırdı dağlarında. Bunun yanında birde Büyükbaş Sığır hayvan sürüsü vardı. Her bucağını avucunun içi gibi bilipte iişinde ehil, Ahmet Yamacı, Üsüklerin Güdük Memet emmi, Gulgülü Memet emmi bu toprağın en vazgeçilmez çobanlarıydı.

Traktörden önceki zamanlarda At ve araba ile tarım yapanlar: İmmaniler, Yusuflar, Gocümer, Cemalemmigiller, Şıh Hocanın Hamzagiller, Yitimosmanlar, Murtazagiller, Garümerler (Katır ve Kağnıyla), Gobeller (At ve Katırla), Karasiyitler, Hatipler, Şabanlar, Çopurlar ve Adanalıgiller ve Kelgadirdi.
Öküz ve kağnıyla tarım yapanlar: Üsükler, Anişin Osmangiller, Cacıkcılar, Gubatlar, Alidayılar, Dandik emmiler, Lelegiller, Kullüler, Acerler, Gıdıl Ahmetgiller, Kömürcüler, Diremler, Atmet Çavuşlar ( vede At ile), Gabasanlar, Faghılar, Golugısa Halagilller, Hacımeremmigillerdi.

Yıllaryılı Gurden, Felahiye, Alabaş, Kuşçu, Hırka ve Acırlı ile sıradan denk düşmenin dışında Kardeşten öte ve Komşuyuz.

Köy 68-69 da ilk Şose yoluna kavuştu. Elektrik 1978’de geldi. Mezarlığın çevresi yetmişlerin ortasında duvar çekilip bakımı düzenlendi. Köyün tek çatılı ve geniş avlulu “Menteşe Köyü İlkokulu” 1955 senesinde yapılmış ve o zamanları Eğitmenlerce verilmiş olan üç yıllık bir Öğretimle ilk mezunlarını vermiş. Bugün aramızda yaşıyorlarsa eğer altmış yaşının üzerindedirler. Okul iki büyük iki küçük sınıftan ibaretti. Çoğunlukla o zamanki insan çokluğundan ötürü Odalarda Sınıflar karışık ders görürlerdi. Köyün en eski öğretmenlerinden biri Alabaşlı Sinan öğretmendi. Kendi köyümüzden Bilal Karaca ve Zekeriya Sağır öğretmenlik yapma onurunu yaşadılar. Yoğun göç sonrası öğrencisiz kalan okul seksenlerin başında son mezunlarını vererek kapandı.

Önceleri At, Katır ve Merkeplerle ihtiyacını Boğazlıyan pazarına giderek karşılayan köylü, Acırlı halkından kamyon alan olunca Kışta-Karda-Yağmurda üstü havadar bu kamyonlarda Kayseriye seyrüseferler yapmaya başladılar. Köy ilk kamyonuna yetmişlerin başında önü yuvarlak Commer marka Mavi renkte Mehmet Sağır (Gabasanlar) söförlüğü sayesinde kavuştu.

İlk traktörle tarım daha sonraki yıllarda Durmuş ve Nuru Sağırlar tarafınfdan alınıp yapıldı. Köyde ismi hatırlarda kalan muhtarlar Şabanemmi. Karakahya, Cemalemmi, Ahmetkahya, Garimer, Gıdıl Ahmetin oğlu Mükremin ve Gabasanların Ömerdir. Şimdiki köy muhtarımız ise Gabasanlardan Mehmet Sağır’dır.
Köyün Sanat ve Zenaatkar olanları: Gobeller (Memet -Yöreci, Mustafa, Süleyman, Hamza) Değirmencilikle, Biberhasan nalbantçılıkla, Murtazaemmi Duvarcılık ve Marangozculukla, Serdar Emmi ve Delahmet emmi Bakkalcılıkla, Golcu (Ardıç) Kalaycılıkla ve Zurnacılıkla, Adanalı Davul Çalmak ve Kahvecilikle, Şaban emmi ve onu takiben oğlu Bilal ve İhsan Sağır saz çalmakla ve folklorle uğramışlardır.

Köyün ilk çatılı bİnalarından ikincisi olan Cami binası yetmişlerde yapılıp tamamlandı. Bahçesinde bol yeşillik ve kavak ağaçları bulunan bu binaya Minaresi sonradan seksenlerin ortasında ilave edildi. İlk imamlığını Topal Hoca yaptı. Şimdi ise Basri Şahan yapmaktadır.

Köyün en yüksek dağı Alpaslan ve Kazıklıyurdudur. Kavacıklar, Atöyü, Höyük, Kalanınardı diğer bilinen diğer yükseltilerdir. Yazıkışla, Tapanlı, Gol, Çayır, Goğkuyu, Abilik, Örtülü, Aptal, Cingellik belli başlı sulak ve ekenek olan yerlerdir.

Erikçe, Gırıgh, Aşşabağ(Şimdilerde balıklara yem oldu), Gullüdere, Soğuksu, Harmanpınarı, Karasıçan, Karaburun, Deliklikaya, Gurden bağları belli başlı bağ ve bahçeliklerdir.

Yukarıpınar, Kötüpınar, Başpınar ve Bekteşpınarı köy merkezli çeşmeleridir. Ayrıca bir Caminin, bir Hedik Hala gilin, Bir okulun, birde yukarı ve orta mahle arasında Ömerosman ve Bakkalcı Serdarın evi arasında derın su kuyuları bulunmakta idi.

Yazan: Seyfi Karaca

Bir yanıt yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.